Karbon ayak izi kısaca karbondioksit miktarı olarak ölçülen üretilen sera gazının insan faaliyetleri sonucu çevreye verdiği zararın ölçüsü olarak belirlenmektedir.
Karbon ayak izi, Kyoto Protokolü tarafından belirlenmiş olup;üretim, hizmet, işleme gibi faaliyetler sonucu oluşan sera gazları etkilerinin karbondioksit (CO2) cinsinden eşdeğerlerinin hesaplanması çalışmasıdır.
Küresel bazda bakacak olursak demir-çelik sektörü karbon emisyonlarının %11’inden ve sera gazı emisyonlarının %7’sinden tek başına sorumlu olmakta.
Paris İklim Anlaşması kapsamında endüstrinin 2050’den 2070’e kadar net sıfıra ulaşması hedefleniyor.
Buna karşın sektördeki mevcut işletme kapasitesi ve öngörülen büyüme, küresel çelik sektörünün mevcut kalkınma planları kapsamında emisyonları önemli ölçüde azaltacağına dair net göstergeler yok.
Küresel çeliğe olan talebin 2050 yılına kadar %30-33 oranında artması öngörülüyor.
Global Energy Monitor‘ün Demir-çelik sektörünün mevcut ve yüzyılın ortalarındaki küresel iklim ve enerji hedeflerini karşılamak için nasıl uyum sağlaması gerektiğine dair raporundan çıkan sonuçlar ve Türkiye ile ilgili notları şu şekilde:
- Tesislerin %60’ından fazlası, çelik üretiminde en karbon yoğun seçenekler
olan yüksek fırın–bazik oksijen fırın (BF-BOF) kullanıyor. - Geleneksel bu araçları karbonsuzlaştırmak sınırlı, zor ve yüksek maliyetli olacak.
- Tesislerin %60’ından fazlası, çelik üretiminde en karbon yoğun seçenekler
Buna karşın Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) tarafından yayınlanan Katı Yakıt İstatistikleri‘ne göre, demir-çelik sektörü en fazla kömür tedariği yapılan sektörlerden biri olmaya devam ediyor.
Sonuçlara göre;
- Demir-çelik sektörünün kömür talebi yıllık bazda yüzde 26 arttı.
- Sektörün karbonsuzlaşma sürecinde yenilenebilir kaynaklara yönelmesi önemli
bir zorunluluk olarak karşımıza çıkacak.
Karbon Ayak İzi Azaltılması Konusunda Yapılan Çalışmalar
Ege Demir ve Demirdışı Metaller İhracatçıları Birliği, sektörün karbon ayak izi nin azaltılması konusunda bir çalışma grubu oluşturarak yeşil enerji dönüşümü, kömür yerine hidrojen kullanımı ve döngüsel ekonomi konularında girişimlerde bulunacaklarını duyurdu.
Türkiye’nin demir çelik sektörünün önde gelen firmalarından birinin yönetim kurulu başkanı;
- Şirketlerin mevcut durumu,
- Yurt dışı yatırımlarını,
- Avrupa Yeşil Mutabakatı,
- Sürdürülebilir üretim ve
- Çevre politikaları
ile ilgili olarak yaptığı açıklamada;
“Türkiye en fazla hurda ithalatını ABD’den gerçekleştiriyor. Rusya, İngiltere, Belçika, Hollanda ve Romanya gibi ülkeler de ilk sıralarda yer alıyor. Çelik üretimi için 2020 yılında 22.4 milyon ton hurda ithalatı gerçekleştirildi” ğini söyledi.
Ayrıca ;
İkincil geri dönüşüm potansiyeli ise çelik imalatı sırasında ortaya çıkan cürufun değerlendirilmesi konusudur. Bu amaçla firma olarak çelikte atıkların geri dönüşümü alanında ülkemizin ilk ve tek örnek yatırımını kurmuşlar.
Geri Dönüşüm Tesislerinin iki temel amacı var;
- Birikmiş olan cürufun ekonomiye kazandırılması ve
- Taş ocaklarının çevreye verdiği zararın azaltılması.
Tesisde proses atıkları işlenerek hem metal geri kazanımı sağlanıyor hem de farklı sektörlerde kullanılmak üzere yan ürün haline getiriliyor.
Yıllık ortalama 1,2 milyon ton cüruf atığı ekonomiye geri kazandırılıyor.
Ülkemizde tüm sektörün cüruf atığı değerlendiriliyor. Bu geri dönüşüm, yol yapımından çimento üretimi ve gübre üretimine kadar uzanan farklı sektörlerde ham madde olarak kullanılıyor.
Geri dönüştürülen cüruf, gözeneklerine çimento şerbetinin işlemesi ve yüksek aşınma direnci nedeniyle agregadan çok daha üstün bir malzeme haline geliyor.
Ayrıca, cüruf ile yapılan asfaltın su geçirgenliğinin bulunması nedeniyle;
- Yağmurda araç güvenliğini artırmasının yanı sıra
- Betondan çekme ve basma direnci daha iyi olduğu için
depreme karşı da güvenli bir malzeme olarak ortaya çıkıyor.
Tükiye de bazı tesislerde sektörün karbon ayak izi en düşük “yeşil çelik” üretimi gerçekleştiriyor.
Profil ve Sac’ın üretim tesislerine kurulan çatı tipi güneş santrali, dünyanın en büyük ilk beş çatı tipi güneş santrali arasında yer alıyor. Bu güneş santrali sayesinde dünyanın karbon ayak izi en düşük ERW boru üreticisi ülke firmamızda bulunmakta.
Ayrıca DRI (Doğrudan İndirgenmiş Çelik), elektrikli ark ocakları gibi ileri teknolojiler sayesinde daha düşük karbon ayak izi ne sahip üretim tesisleri de bulunmakta.
Türkiye, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı 2021 raporuna göre, Türkiye Avrupa’nın en büyük çelik üreticisi konumunu elde etti.
Demir çelik endüstrisi, küresel enerji kaynaklı karbondioksit emisyonlarının yüzde 8’inden fazlasının sorumlusuyken, Türkiye ve dünya genelinde bununla ilgili gerekli adımlar atılmaya devam ediyor.
Bu bağlamda yüksek sıcaklıklara ihtiyaç duyulan ağır sanayide yenilenebilir hidrojenin itici güç olabileceği öngörülüyor.
Örneğin, Almanya’nın en büyük çelik üreticisi Thyssenkrupp 2025 yılına kadar üretim zincirinde yenilenebilir hidrojenin kullanılacağını duyurarak, ağır sanayide hidrojen kullanımında önemli bir adım attı.
Çin ve Hindistan da sürecin uzun olacağı öngörülmekte.
- 9.9